SON DURAK

Ölüm…Mezarlık… İnsana ürperti  veren kaçınılmaz son.  İster mezar diyelim, ister kabir, istersek makber… Hepsi de bize, “O’ndan geldik, yine O’na döneceğiz.” ayetini hatırlatıyor. İnsanoğlunun dünya âleminden berzah âlemine geçişi… Doğum nasıl doğal bir durum ise, ölüm de aynı.

Dünyada kendimize çekidüzen vermemiz, ölümü hatırlamamız için, kabir ziyareti yapmamız gerekir. “Kabirleri ziyaret edin. Size ölümü hatırlatır.” buyuruyor Efendimiz… Bir cenazeyi defnetmek için mezarlığa gittiğimizde, bizim de birgün bu âkibetle karşılaşacağımız pek aklımıza gelmez. Giderken biraz hüzünlü gideriz de, gelirken güle-oynaya geliriz. Halbuki, “Her canlı ölümü tadacaktır.” ayetini aklımıza getirmeliyiz.

İslam toplulukları içerisinde Türkler, mezara ve mezar taşına en çok önem veren topluluktur. Bolvadin’de, geçen dönemlere ait mezar taşları, değeri bilinmeyerek yok edilmiştir. Toplumumuz insanı, ölenin akasından bir mezar kitabesi dikip; onunla ilgili düşüncesini taşa kazımıştır. Bazı mezar taşları ölenin başından geçen iyi ve kötü olayları, onunla ilgili bilgileri, dertleri, korkuları, düşünceleri anlatır. Mezar taşlarındaki yazılar; kişi öldükten sonra, genellikle aile bireylerinin duygu ve düşüncelerinin yansıması olarak gözümüze çarpar..

Şehrimizin belediye mezarlığını dolaştığımızda, al bayrağımızın altında yatan, Uğur Emir BORAZAN  ve  Ali DUMAN bizleri karşılar. Genç yaşta kara toprağa girmiş olan şehitlerimiz bize hüzün verir.  Bazı mezar taşlarındaki yazılar ise şöyle ilgimizi çeker.

Trafik kazasında on altı yaşında vefat eden bir delikanlımızın mezar taşına:                                         ” Kara toprak artık sevgilim sensin / Üzerimde yeşil çimenler yetişsin.” yazılarak, dünyaya doyamadan gittiği belirtiliyor.

On sekiz yaşında, muradına eremeden ölen bir genç kızımız için:

“Çeyiz sandığımı açamadım / Dünyada muradımı alamadım / Derdime çare bulamadım.” denilmektedir.

Kore gazisi olan bir büyüğümüzün mezar taşında: “Şehit olmak isterdim Kunuri’de Kore’de / Aldı canımı Azrail loş bir hastanede” denilerek, şehit olamamanın acısı anlatılıyor.

Başka bir mezar taşında ise, “Boşuna sevinmesi düşmanlarım / Her canlı ölümü tadacaktır.” denilerek düşmanlarına mesaj verilmek istenmektedir.

Eğitim âşığı Mehmet Emin MURATOĞLU’nun mezar taşında ise: “Her yükselişin eşiği maariftir” yazılıdır. Eğitime önem veren bir diğer büyüğümüz Tuzcu Abdullah GÖKER’n mezarında da: “Oğlum, kitap okuyanın canı sıkılır mı hiç” yazısına rastlamaktayız.

Hanımını öldüğünde onun mezar taşına “Canım, yattığın yer yağdan yumuşak olsun / Cennet ehli yoldaşın olsun” sözlerini yazdıran kişinin sevgisi ortaya çıkmaktadır.

DDT’ci Abdullah Amca’nın, eşinin taşına yazdırdıkları bir hayat hikayesinin özetidir:

“Adı Binnaz idi / Cahil yazı bilmez idi / Derdi büyük bilinmedi / Hastalığı şeker idi / Çoktan beri çeker idi / Yağmurlu bir gün idi / Su selası verilirken / Cerayanlar yok idi / Fakat cemaat çok idi / Kızı Almanya’dan gelemedi / Oğlan kardeşlerini göremedi / Muradına eremedi / Doktorlar çare bulamadı / Afyon hastanesine gitti / Orada işi bitti /Cankurtaran ile getirdik / Yıkadık kefenledik / Yerine yatırdık.    DDD’ci Abdullah Eşi Binnaz GÜLEŞ

kösenin Ramazan’ın mezar taşındaki “Bir varmış, bir yokmuş…” cümlesi ve hanımının mezar taşındaki “Geldim ve döndüm” cümlesi, fâni dünyadaki sürenin az olduğunu, kısaca hayatı özetlemektedir.

Ey merhametliler merhametlisi Rabbimız!..  Bizleri rahmetinle yargıla!..  Elimizi Kur’an’sız, gönlümüzü imansız, kulağımızı ezansız, bedenimizi vatansız bırakma!..

Bütün geçmişlerimizin ruhları şâd; mekanları cennet osun. Ruhlarına el fatiha’t’üssalavat…

Yorum Yazabilirsiniz

All fields marked with an asterisk (*) are required