DİBEV TOPRAĞI
Canlıların hayatlarını devam ettirebilmeleri için toprak gereklidir. Toprak, canlıların beslenmesini, nefes almasını ve barınmasını sağlar. Topraktan gelen insanoğlu, toprağa devamlı ihtiyaç duymuştur. Yediğimiz- içtiğimizin yanı sıra, inşaat işlerinde ve çocuk büyütmede de toprakla haşır-neşir olmuşuzdur. Toprakta oynayan çocuk sağlıklı olur. Toprağa çıplak ayakla basmak, vücuttaki fazla elektriği alır. Ölmek için doğmuştur ya insan; bu yüzden yağmur sonrası toprak kokusunu sever.
Bugün için çocuk büyütmek kolay değil…Eskiden bu, çok çok daha zordu. Çocuğun altına tutulan bez ayrı bir problemdi. Doğum yapacak kadın, evdeki yıpranmış eski elbiseleri bozup, çocuk bezi yapardı. Evlerde su yok… Çocuğun altına tutulan bezler; her gün sokak çeşmesine götürülür, hatılın son kısmındaki akan suda korkuyla yıkanırdı. ‘Korkuyla,’ diyorum, çünkü her an belediye çavuşunun gelip leğenini ve tokacını alma ihtimali vardı. Çeşmede bez yıkaması yasaktı. Kış günleri bu yıkama işi daha zor olurdu. Buz gibi akan suda, bezleri yıkayıp tokaçlayan kadının önüceğinden buzlar sarkar, elleri uyuşmuş olarak evine gelirdi. Yıkanan bezler, odada sobanın arkasındaki duvarda asılı olan ipe serilirdi. Vay elleri değil, ayakları öpülesi garip analarımız neler çekmişler…
İş sadece bezi çocuğun altına tutmakla bitmiyor, bezin içine çocuk toprağı da koymak gerekiyor. Çocuk toprağı ise, altını kirleten bebekte pişik olmamasını sağlıyor. Ayrıca, karnında ve midesindeki gazları alıyor. Türk kültüründe çocuk toprağının önemli bir yeri vardır. Peki, bu toprak nasıl bir şey ve nereden geliyor? Bolvadin’e 4 kilometre uzaklıkta bulanan Dibev Köyü var. Bu köyün topraklarının belli bir kısmı verimli toprakken; belli kısmında ise verimsiz, milli, killi toprak bulunmaktadır. Ekim için bu işe yaramaz görünen toprak, ev içi sıva işlerinde ve bebeğin bezine tutulmak için kullanılmıştır. Çamur haline getirilen bu toprak, kuzu derisinden yapılan eldivenle odanın içinin duvarlarına badana amaçlı sürülürdü. Milli olduğu için beton etkisi yapar ve kolay kolay kazılmazdı. İsteyen kişi, eşeğiyle veya arabasıyla Dibev Köyü’ndeki bu ocağa gider, oradan kazıp çuvallara doldurur ve evine getirirdi. Bebeği olan kadınlar, bu toprağı çocuk büyüyesiye kadar kullanırlardı. Genellikle satın alınırdı. Arabasına veya eşeğinin üzerine çuvalla doldurup getiren satıcı sokakta: “Toprakçı geldiii, Dibev toprağııı!” diye bağırır, elindeki şinik veya tenekeyle bunları satardı. Kışa girerken, bir kış yetecek şekilde satın alınırdı.
Satın alınan topraklar evde ince elekle elenir; kumu, taşı ayıklanırdı. Çocuğun bezine konacak olan toprak, önce bir kepçe (küçük kürek) alınır ve kış ise soba üzerinde, yaz ise ateş üzerinde iyice ısıtılırdı. Isınan topraktaki mikroplar böylece ölürdü. Soğumaya bırakılan toprak, ılık hale gelince çocuğun bezinin üstüne serilirdi. Çocuğun kalçası ve beli topraklı bez üzerine gelecek şekilde yatırılıp sarılır ve bez bağı ile bağlanırdı. Yaprak dolması gibi kundağa sarılan bebek emzirilir, başına tülbent bağlandıktan sonra sancağa (salıncak) yatırılırdı. Bebek, bilhassa kış günleri üşümeden sıcacık uyurdu. Bu toprağın en önemli özelliği ise, bebek altını ıslattığı zaman bunu emmesiydi. Böylece bebeğin altında, idrardan dolayı pişik oluşmamasıydı. Bu toprak, günümüzde dahi pişik olduğu zaman çamur haline getirilip sürüldüğünde pişiği geçirmektedir. Hey gidi günler hey!..Şimdiki annelere bunları anlatsan masal gibi gelir.